CGTN Muhabiri Nuan Yangyang'ın haberinde "Filistin Devleti, Birleşmiş Milletler'e (BM) üye 193 ülkenin 157’si tarafından resmen tanınmış durumda. Bu sayı, dünya ülkelerinin yüzde 80’inden fazlasına denk geliyor. Ancak ABD, bu küresel mutabakatı hâlâ görmezden geliyor.

22 Eylül'de New York’taki BM Genel Merkezi’nde düzenlenen, Filistin sorununun barışçıl çözümüne ve "İki Devletli Çözüm"ün hayata geçirilmesine odaklanan üst düzey uluslararası konferansta Fransa, Belçika, Lüksemburg gibi Avrupa ülkeleri Filistin'i tanıdıklarını açıkladı. Sadece bir gün önce ise İngiltere, Kanada, Avustralya ve Portekiz de aynı yönde karar aldıklarını duyurmuştu.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, yaptığı açıklamada, “İsrail ve Filistin’in barış ve güvenlik içinde yan yana yaşayabilmesi için 'İki Devletli Çözüm'ün tüm yollarını korumalıyız.” dedi. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise Avrupa Birliği’nin bu çözüm modelini desteklemeye devam edeceğini belirtti.

BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesinden dördü (Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere) Filistin’i tanırken, yalnızca ABD hâlâ bu adımdan kaçınıyor. Uzmanlara göre, ABD'nin mevcut pozisyonunu sürdürmesi, bölgede kalıcı barışın sağlanmasını ciddi biçimde engelliyor.

Son dönemdeki bu "tanıma dalgası", giderek daha fazla ülkenin Filistin sorununun çözümünde "İki Devletli Çözüm"ün kaçınılmaz olduğunu ve bu sürece yönelik uluslararası siyasi desteğin güçlenmesi gerektiğini fark ettiğini gösteriyor.

Ancak analistler, yalnızca tanımanın yeterli olmadığını vurguluyor. İsrail’in politikalarına yönelik asimetrik desteğin sürdüğü ortamda, ABD’nin tarafsız bir tutum sergilemeden çözüm sürecinin ilerlemesinin mümkün olmayacağı görüşü öne çıkıyor." ifadeleri kullanıldı. 

Yangyang'ın haberine göre Filistinli mülteci Galin, bir İngiliz medya kuruluşuna verdiği röportajda, “Tanınma bize umut verdi ama artık umudun ötesine geçmemiz gerekiyor. Gerçek eyleme ihtiyacımız var.” sözleriyle uluslararası toplumun daha somut adımlar atması gerektiğini dile getirdi.

Sonuç olarak, ABD’nin dünya kamuoyunun açık iradesiyle yüzleşmesi, İsrail’i kayıran politikalarından vazgeçmesi ve "İki Devletli Çözüm"e yönelik sürece yapıcı katkı sunması bekleniyor.