Esen, konuşmasında teklifin halktan tasarruf, iktidara ise keyfi harcama yetkisi getirdiğini vurgulayarak, “Bu bir kanun metni değil; halktan saklanan bir yönetim tarzının resmiyet kazanmasıdır” dedi.

Elif Esen konuşmasına, “Bu kürsüye bir milletvekili olarak değil, vatandaşın temsilcisi olarak çıkıyorum” sözleriyle başladı. Gündemdeki kanun teklifini “teslimiyet kanunu” olarak niteleyen Esen, teklifin ekonomik krizin faturasını halka çıkardığını ifade etti.

Esen, TÜRK-İŞ verilerine göre açlık sınırının 26 bin TL, yoksulluk sınırının 85 bin TL’ye yükseldiğini, ancak net asgari ücretin yalnızca 22 bin TL olduğunu hatırlatarak, milyonlarca vatandaşın temel gıda ihtiyacını bile karşılayamadığını belirtti. “Bir yanda vergi artışlarıyla ezilen dar gelirli, öte yanda servetine servet katan ayrıcalıklı gruplar. Bir yanda TÜİK makyajlı enflasyon oranında maaş alan memur, öte yanda dövize endeksli korunan mevduat sahipleri. Bu bir kriz değil, tercih meselesidir” dedi.

Teklifte Cumhurbaşkanı’na ek ödenek çıkarma yetkisi verilmesini sert bir dille eleştiren Esen, bu düzenlemenin Meclis’in bütçe yapma ve denetleme yetkisini tamamen devre dışı bıraktığını vurguladı. Ayrıca ödenek üstü harcamaların yasalaştırılmasının kamu maliyesinde kural dışılığı olağanlaştırdığını belirterek, “Harcamayı sınırlamak yerine, limiti aşmayı yasal hâle getirmek, kamu maliyesini keyfilik zeminine çekmektir” ifadelerini kullandı.

Sayıştay denetimiyle ilgili istisnaların genişletilmesini eleştiren Esen, her düzenlemede denetimin alanının biraz daha daraltıldığını söyleyerek, “Denetim dışı bırakılan kamu kurumları ve harcamalar, hesap verebilirlik ilkesini açıkça ihlal ediyor. Sahi ne çeviriyorsunuz da Sayıştay’dan bu kadar kaçıyorsunuz?” diye sordu.